Ne kadar gerçek o kadar hayal!

13 Nisan 2011 Çarşamba

Source Code

Duncan Jones’u Moon’la tanıdık. İlk uzun metrajında bu kadar “bütün” bir film yapabilmesi  sonraki filmini daha çok merak etmemize yetiyordu. Fazla beklemeden Jake Gyllenhaal, Michelle Monaghan, Vera Farmiga’lı kadrosu ve otuz iki milyon bütçesiyle Source Code vizyona girdi. Şu ana kadar da gerek aldığı eleştiriler gerekse hasılat bakımından başarılı olduğunu görüyoruz.


Daha fragmanının gösterilmeye başlamasıyla ilgi çekmeyi başarmıştı Source Code. Etkileyici bir vaade sahip: Kısıtlı zaman, kısıtlı mekan ve tekrar tekrar yaşanarak  gelişen bir kedi fare oyunu.

Filmin, bu etkileyici vaatin hakkını verdiği söyleyebilimek zor. İlk yarım saatte durum ve karakterler çok güzel ortaya konulmuş. Tempolu, akıcı ve keyifli fakat bu bölümden sonra film yavaş yavaş süzülmeye başlıyor. Bunun ana nedeni filmin üzerine oturtulduğu iki başlı hikaye yapısı: Başlangıçta elimizde, trendeki bombalama hikayesi var. Sonra yavaş yavaş Colter Stevens’ın hikayesi de devreye girmeye başlıyor ve filmin bütün “twistleri” bu hikayeden kaynaklanıyor.Sorular buradan geliyor: Colter nerede? Colter ne olacak? Colleen Colter’a yardım edecek mi? vb... Dolayısıyla ana vaati oluşturan tren hikayesi arka planda kalıyor. Silik çizilmiş, yüzeysel bir bombacıyla karşı karşıyayız sanki Colter’ın hikayesine duyulan güvenden unutulmuş gibi. Filmin sonundaki her iki hikayeyi de bağlamaya çalışan, adeta gerçek kötü adamı sunan “twistse” yeterli olmuyor.

 Buna rağmen kötü bir film değil Source Code. Anlaşılmaz olan aldığı övgüler. Bunlardan etkilenip yüksek bir beklentiyle izlenirse hayal kırıklığı kaçınılmaz olur. Abartılmaması gereken, tadında ve “bütün” bir bilim-kurgu.

Görünen o ki Duncan Jones kariyerine emin adımlarla devam ediyor. Yeni Wolverine projesi için en güçlü aday olduğu söyleniyor.

Hiç yorum yok: