Ne kadar gerçek o kadar hayal!

18 Ekim 2012 Perşembe

Looper

2074'de, mafya infaz edeceği adamları otuz yıl öncesine, elinde silah hazırda bekleyen tetikçilerin önüne ışınlıyor. Kendiniz ile karşılaşmaya hazır mısınız?


70'ler havasında bir distopya bekliyor bizi. Atmosferin etkileyici olduğunu belirtmem lazım. Bir tarafta genç Joe (Joseph-Gordon Levitt) diğer tarafta yaşlı Joe (Bruce Willis) şehrin altını üstüne getiriyor. Looper, kendinden önceki zamanda yolculuk hikayelerini başarıyla harmanlayıp üzerine de heyecan uyandırıcı bir aksiyon eklemiş. 


Filmin yazar ve yönetmeni Rian Johnson önümüzdeki yılların en güçlü hikaye anlatıcılarından biri olmaya aday ve Looper ile bunu iyi pekiştirmiş durumda. Hikayenin, karakterler arası dinamikleri çok güçlü bir şekilde bağlanmış. Hikayenin ve karakterlerin arkasında ince bir işçilik ve sıkı bir çalışma olduğu kesin. Bütün bunlar da çok yenilikçi diyemeyeceğimiz hikayenin solmasına engel olmanın yanında adeta açmasına ve parlamasına neden oluyor.


Looper hem kaliteli bir aksiyon hem de önemli bir "storytelling" örneği. İlerde detaylı bir analizi kesinlikle hakkediyor. İzlememek ayıp olur.


15 Ekim 2012 Pazartesi

Taken 2

Kızı kaçırılan bir babanın Paris'in altını üstüne getirişini heyecanla izlemiştik. Taken, basit ve alışageldik senaryosuna rağmen sağlam dinamikleri ve aksiyonuyla beğenilmiş ve kendine özgü bir hayran kitlesi yaratmıştı. Burada Liam Neeson sempatisi ve yönetmen Pierre Morel'in tempolu çekimlerinin önemli bir payı vardı.

Hatırı sayılır bir hasılat elde eden filmin devamı kaçınılmazdı.

Taken 2, Liam Neeson ve ailesini İstanbul'da bir araya getiriyor ve peşlerine de ilk filmdeki kötü adamların ailelerini takıyor. Yönetmen koltuğunda Luc Besson'un yancılarından Olivier Megaton var.

Üzerine hiçbir şey koymamış, tam aksine mevcut olan güzellikleri de bozmuş bir yapım ile karşı karşıyayız. Öyle ki filmi tekrar kurgu odasına göndermek lazım.Detaya inip daha da fazla eleştiri yapmak istemiyorum ilk filme saygımdan. İstanbul konusuna ise hiç değinmeyeceğim bile...


Her şeye rağmen izlerim diyenlere uygun bir film Taken 2.


8 Ekim 2012 Pazartesi

To Rome with Love

" Artık senaryoya ihtiyaç bile duymuyorum. Ne anlatsam film yapabilirim ve belli bir standardı yakalayabilirim." Woody Allen'in To Rome with Love için kuracağı cümlenin bu olduğunu zannediyorum.


Dört hikayenin anlatıldığı bir film ile karşı karşıyayız: Gençlik hatası ile yüzleşen bir mimar, köyden şehre gelen bir çift, bir anda ünlü olan sıradan bir memur ve kızlarının nişanlısıyla tanışmaya gelen ebeveynler...


Ve bu dört hikayenin etrafındaki ünlüler geçidi: Roberto Benigni, Alec Baldwin, Jesse Eisenberg, Penolope Cruz, Ellen Page...

Kadın-erkek ve ilişki temaları ile bunların etrafındaki dinamikleri en iyi anlatan yönetmen olma özelliğini devam ettiriyor Woody Allen. 

Midnight in Paris'den sonra To Rome with Love'da da usta görüntü yönetmeni Darius Khondji iş başında. Hikayenin zayıfladığı veya özelliğini yitirmeye başladığı zamanlarda güzel renkler ve görüntüler sizi filmin içinde tutmaya devam ediyor.


Woody Allen sineması içinde çok önemli bir yerde olmayacağı kesin ama yine de izlemesi zevkli bir film To Rome with Love. 

1 Ekim 2012 Pazartesi

Dredd 3D

Mega City 1'de sıkıntı var. Algıyı yavaşlatan "slo-mo" şehre hakim olmak üzere. Bir tarafta bu uyuşturucuyu üreten çete diğer tarafta Yargıç Dredd...


Dredd 3D, The Raid: Redemption ile aynı dinamiklere dayanan bir hikayeye sahip. Neredeyse eş zamanlı çekilen iki filmin bu kadar birbirine benzemesi çok enteresan. Filmler arasındaki temel fark The Raid dövüş sahneleri ile öne çıkarken Dredd'te özellikli bir görsellik ve hakkını veren bir üç boyut kullanımı var. Tercih edilen renk skalası, özellikle "slo-mo" kullanıldığında  girilen atmosfer insanı içine alan cinsten.



Hikaye, heyecan ve tempo olarak yükseklerde olmasına rağmen ufak bir oyun, trik barındırsaydı çok daha güçlü bir hale gelebilirdi.

Karl Urban,çizgi romandaki meymenetsiz Dredd'e yakışmış.


Çetenin başı Lena Heady ise fazla özellikli bir karakter olmamasına rağmen güçlü bir etki bırakmış.

Dredd 3D her ne kadar gişede hayal kırıklığı yaratsa da son dönemdeki başarılı "remake"lerden. Bol aksiyon, bol şiddet... Kafa boşaltmak için ideal.