Ne kadar gerçek o kadar hayal!

29 Nisan 2011 Cuma

Sosyal Medya Sorumlusu Aranıyor

Çağın akışı, gidişatı içinde sosyal medyanın patlaması kaçınılmazdı. Mesele bu patlamanın kime nasip olacağıydı.


The Social Network, Facebook’un kuruluş hikayesini  Mark Zuckerberg’un davaları ekseninden anlatıyor. Jesse Eisenberg ve Andrew Garfield’lı genç kadrosunu Justin Timberlake gibi bir yıldızla süslemiş bir proje.


Senaryonun Aaron Sorkin gibi dönemin en önemli senaristlerinden birinin yazmasıyla zaten daha en baştan beklentinin yüksek olduğu bir filmdi The Social Network. Açıkçası yönetmen koltuğuna David Fincher’ın oturmasıyla bazı soru işaretlerinin doğduğunu belirtmeliyim.


Yakın zamanda mutlaka David Fincher’la ilgili detaylı bir yazı yazacağım. Pek çok sorun yaşamış bir yönetmen olmasının yanı sıra hareketin az olacağı ve diyalog temelli böyle bir projenin O’na verilmesi en hafif ifadeyle riskliydi.

Risklerin karşılığıysa kesinlikle alındı. Kazanılan üç Oscar ve Amerika’da yüz milyon dolara yakın bir hasılat...
Etkili oyunculuklar, muhteşem ışık ve renkler, tempolu ve sıkmayan bir film...

Film her ne kadar diyalog temelli olsa da Jesse Eisenberg’ün konuşma şekli, mimikleri; avukatlar ve davacılarla girdiği diyaloglar bir çatışma sahnesinden farksız. Çok iyi yazılmış diyaloglar etkileyici oyunculukla birleşince bombaya, mermiye, tekmeye veya koşuşturmaya gerek kalmıyor. Bu noktada yine Aaron Sorkin’in senaryosunu yazdığı “A Few Good Men” i de hatırlamakta fayda var. Tom Cruise ve Jack Nicholson ile savaş alanına dönüşen bir mahkeme. The Social Network’te de benzer bir dinamik kullanıldığı ortada.

Bu filmle kanıtlanan birçok gerçek var:
  • David Fincher kesinlikle piyasanın en iyi yönetmenlerinden. Egosal durumları geride bıraktığı ve büyüdüğü bir gerçek. Son iki filmiyle elde ettiği Oscar adaylıkları bunun kanıtı.
  • Jesse Eisenberg-Michael Cera karşılaştırması artık sonuçlandı. Oscar adaylığı bunun kanıtı.
  • The Social Network’de dahil olmak üzere hep yan rollerde seyircinin aklına kazınan Andrew Garfield, tek başına büyük bütçeli bir filmi sırtlayabilecek düzeyde. Örümceğin emin ellerde olduğunu söyleyebilirim.
  • Justin Timberlake artık sadece müzisyen değil.


Son olarak filmin müziklerine de değinmek lazım ama bunun için aşağıdaki sahneyi izlemek yeterli. Anlatılmaz yaşanır cinsten görsellikle müziğin uyumu.



Hiç yorum yok: