Ne kadar gerçek o kadar hayal!

18 Nisan 2012 Çarşamba

The Hunger Games


Post-apokaliptik distopyalara bayılmama rağmen bu seriye bir ön yargım vardı nedense. Kitaplarını okumayı düşünmedim, filmine de gitmeyecektim fakat yaptığı hasılat ile aldığı olumlu eleştiriler sonunda görmek bir zorunluluk oldu.




The Hunger Games eğlenceli, kesinlikle sıkmayan fakat her hangi bir derinliği de olamayan bir yapım.


Gelecekte çok büyük savaşlar çıkmış, bütün bölgeler birbirlerine girmiş. Barış ve düzen kurulunca da sistemin devam etmesi adına her bölgeden iki gencin katıldığı ölümüne oyunlar düzenlenmeye başlamış. Bu oyun zamanla en büyük " entertainment " haline gelmiş. Bizde bu oyunlardan birini izliyoruz.


Film bana çok kes yapıştır geldi. Derinlik olmamasından da kastım bu zaten. Biraz Running Man, üstüne Truman Show ve The Lord of the Flies ile az da Battle Royale sosu. Bütün bu eserler zaten kült statüsüne ulaşmış vaziyette. Bunları birleştirip sunmak pek mantıklı olmamış.


Eksileri detaylandırmak gerekirse: Karakterler çok sığ kalmış.Programın yapımcısı Crane ne işe yarar? Motivasyonu ne? Amacı ne? Diğer bölgelerden gelen çocukların hikayesi ne? Daha bunun gibi pek çok soru sormak mümkün. Bu yapısal eksik filmin etkisi çok düşürüyor.




Filmin geçtiği dünya da sağlam detaylandırılmadığı için çok plastik kalmış. Hikayenin yapısı gereği vurucu ve etkileyici olması gereken başkent Capitol üçüncü sınıf bilim-kurgu filmlerinde olduğu gibi dizayn edilmiş. Şehrin yapısı, insanları yaşayışı hakkında hiçbir detay yok abuk subuk kıyafetler saçlar dışında. Son dönemde gösterilmiş bir diğer distopya In Time ile karşılaştırınca bunu daha iyi anlayabiliriz. 




Diğer taraftan yönetmenin de cesur olmadığını belirtmem lazım. Bütün ölüm ve dövüş sahnelerinde " close-up'lar " ile kamerayı çok hareketli kullanmış. Dolayısıyla hiçbir detay anlaşılmıyor. Büyük ihtimalle yaş engeli açısından da böyle bir tercih kullanılmış fakat filmi çok zayıflatan unsurlar bunlar.


Ay yüzlü Jennifer Lawrence'ın filmin lokomotifi olduğunu belirtip hakkını vermek lazım. Hem güzel hem yetenekli... Dev bir kedi adeta!




Filmin diğer bir yıldızı ise kesinlikle modacı rolüyle Lenny Kravitz!




Bütün film boyunca gençler arasındaki aşkın gerçekliğine dair şüphe duydum. Hatta filmin sonunda biz sadece ilgi çekmek için yaptık gibi siz de bunu yediniz gibi bir " twist " bekledim ama nafile! Bu iki gencin hikayesi çok açık kalmış. Gerçi seriyi okuyan arkadaşlardan öğrendiğim kadarı ile bu konu ikinci kitapta da devam edecekmiş. 

Sonuç itibariyle eğlenceli bir film fakat aldığı puanlara ve yorumlara kapılıp büyük beklentiye girmemek lazım.

Hiç yorum yok: