Ne kadar gerçek o kadar hayal!

24 Nisan 2012 Salı

The Guard

Suç, kara mizah ve İrlanda... In Bruges'den tanıdığımız Martin McDonagh'ın kardeşi John Micheal McDonagh, Brendan Gleeson ile The Guard'da buluşmuş.


Buradaki yazılarımda çok bahsettiğim bir konudur derinlikli karakter veya üç boyutlu karakter. Filmi mükemmelliğe ve etkileyiciliğe ulaştıran en önemli unsurdur bu. Peki böyle karakterler nasıl yaratılır? Senaryoyu oluştururken karakterin geçmişini,tercihlerini detaylandırmak şarttır. Karakterin nereden nereye gittiğini bilmek ve bunu da izleyiciye hissettirmek gerekir. Peki bunu yaparken karakterin bütün geçmişini seyirciye göstermek zorunda mıyız? Tabii ki de hayır! Bazen karakter bir cümle söyler, bir jest veya mimik yapar ve bununla birlikte karakter derinlik kazanır ve izleyici için daha anlaşılır hale, empati kurabileceği şekle girer.


The Guard bu konuda ders kitabı gibi. İyi oyunculuklar detaylandırılmış karakterler ile birleşince seyri çok zevkli bir film ortaya çıkmış.

Zeki diyaloglar, ince ama iğneleyici bir mizah anlayışı, basit ama güçlü bir sinematografi...

Uluslararası uyuşturucu kaçakçılarının karşısına daha önce tahminen hiç karşılaşmadıkları, türünün ilk ve tek örneği sayılabilecek bir Polis çıkıyor: Kaba, ırkçılığın kültürel bir gelenek olduğunu iddia edecek kadar yüzsüz, çağırdığı eskort kızlar ile kasabanın merkezinde gezebilecek kadar kendiyle barışık...


Bütün karakterlerin ve diyalogların ayrı ayrı renkler kattığı bir yapım The Guard. Mark Strong'dan Liam Cunningham'a; küçük çocuktan fotoğrafçıya...


Filmin dinamiklerinin In Bruges'e çok benzediğini belirtmem lazım. Eğer böyle ekşi espri anlayışını seviyorsanız kaçırmamalısınız!


Hiç yorum yok: