Ne kadar gerçek o kadar hayal!

2 Aralık 2011 Cuma

Psikanaliz Seansı - A Dangerous Method

David Cronenberg 100 dakikalık bir psikanaliz hazırlamış. Terapi sırası şöyle: Jung Spielrein'i, Freud Jung'u sonra hep beraber Jung'u....


Tiyatro eserinden uyarlandığı için olsa gerek bana Quills'i hatırlattı.

Filmi izlemeden önce en azından bir 101 Psikolojiye giriş kitabı okunmalı yoksa zaten diyalog temelli olan film izleyici için çekilmez olabilir.

Dönemin genç, başarılı ve iç güveysi psikiyatrı Doktor Jung, Sabina Spielrein'ı; dönemin üstadı Freud'un yöntemiyle tedavi etmeye başlar. Film bu noktada başlayarak iki ana eksende ilerliyor: Jung ile Sabina ve Freud ile Jung.

Karakterler arasında güçlü ve sağlam bir yapı kurulmuş. Bu sağlam yapıdan gelen etkili dinamikler filmi bütün zorluğuna rağmen izlemesi zevkli bir hale sokuyor ki zaten psikolojiyle ilgiliyseniz tadından yenmez bir ziyafet sizi bekliyor demektir.

Keira Knightley fazla teatral oyunculuğuna rağmen filmin yıldızı.


Michael Fassbender, zor ve kimi zaman sevimsiz gözükebilecek rollerine rağmen emin adımlarla ilerliyor zirveye. En büyük temennim Daniel Craig'den sonraki Bond olması. Shame' i de merakla bekliyoruz.


Viggo Mortensen açısından değişen hiçbir şey yok. Her filminde olduğu gibi mütevazi ve sağlam bir oyunculuk çıkarmış.


Vincent Cassel ise filmin süprizi! Kısa rolü hem hikaye için hemde seyirci için tam bir katalizör etkisine sahip.


Cronenberg zorlu hikayeye ve zorlu anlatım biçimine rağmen başarıyla projenin altından kalkmış. Bence, filmin tek büyük eksiği sağlam, zorlayıcı hatta kışkırtıcı bir sevişme sahnesiydi ki Cronenberg sinemasında bunlardan bol bol bulunur. Böyle bir sahne Jung ve Sabina ilişkisini daha net ortaya koyabilirdi.


Genelde buraya yazdığım filmlerin içeriğiyle ilgili fazla yorum yapmam. Daha çok hikayenin yapısı ve anlatım üzerinde durmaya çalışıyorum fakat bu film için bir istisna yapacağım.

Filmin ana çatışması Jung ile Freud'ün tedavi yöntemleri. Bu yöntemler aslında hayata bakışlarını da özetliyor.

Freud'un tedavisi, hastalığın nedenini ortaya koyup ki bu her zaman cinsellik temellidir, hastanın bunu olduğu gibi kabullenmesi ve bununla yaşaması üzerine kurulu. Bu tedavi aslında Freud'un da hayatının özeti. Bütün şanına, şöhretine rağmen zengin değil Freud, renkli bir hayatı yok, mücadele içinde, saldırı altında... Ama bütün bunları  olduğu gibi kabullenmiş aynı tedavisinin gerektirdiği gibi...

Jung için hastalığın nedenlerini ortaya koymak ve kabullenilmesini sağlamak yeterli değil. Jung hastalığın bütün etkilerini ortadan kaldırmak istiyor. Her şeyin bir anlamı olduğuna inanmak istiyor. Hep daha fazlasını isteyen bir hümanist ortaya çıkıyor. Tek eşliliğe inanmak istiyor ama Sabina'nın mazoşist dürtülerine dayanamıyor. Pozitif bilim yapmak istiyor ama doğa üstü yapılara ilgi duymaya başlıyor. 

Freud ne kadar sağlam temelli, kısıtlı, kurallı ve robot gibiyse Jung o kadar dağınık, cesur, talepkar ve o kadar insan.

Cronenberg insan doğasının kötü tarafı üzerine olan yolculuğuna devam ediyor. Freud ve Jung bu çerçevedeki en önemli duraklardan biriydi. Şimdi sırada Don Dellilo'nun Cosmopolis'i var.


Cronenberg için daha evvel yazdığım detaylı bir analiz için: http://berkndex.blogspot.com/2011/05/cronenberg.html

1 yorum:

Cem dedi ki...

Bence Jung ve Freud arasında bi sevisme sahnesi lazımdı filme. Bu ilişki en az Pascal Nouma-Ahmet Dursun ilişkisi kadar gerçektir. Inanıyorum.