Ne kadar gerçek o kadar hayal!

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Bir Nolan Anlatısı: The Prestige

Meydan okuyan bir sahne ile film başlıyor. Ağaçlık arazide birçok şapka ve soru: Dikkatle izliyor musunuz? Daha baştan seyircinin motivasyonunu arttıran ve oyunlara hazırlayan bir giriş.


Cutter'ın elleri eşliğinde oyunun kuralları, bir ölüm ve bir mahkumiyet.


Devamında Angier ve Borden'ın günlükleri ekseninde bütün hikaye.

The Prestige Christopher Priest'in romanından uyarlanmış bir film fakat romanla filmin pek alakası yok. Nolan kardeşler güçlü dinamiklerle ve yeni boyutlarla bambaşka bir hikaye yaratmışlar.

İki hırslı illüzyonistin, ölü bir sevgili ile mühürlenmiş mücadelesi karanlık, yıpratıcı bir illüzyon gösterisiymiş gibi seyirciye sunuluyor.

Karmaşık bir film The Prestige, kahraman kim? Kötü adam kim? Kim haklı? 

Filmdeki her görüntü, her sahne, her sekans hikayenin dinamikleri ve gizleri için ipucu aslında. 

Borden daha metadolojist bir illüzyonist. Gösterişten uzak, vaadine odaklanmış ve buna hayatını adamış.


Angier ise gerçek bir şov adamı. Bütün imkanlarını en iyi olmak için şovuna yatırmaya hazır.


Hikayenin en etkileyici noktalarından biri de bu: Bir tarafta her şeyi olan ama gösterisi uğruna bunların hepsinden vazgeçmeye hazır bir adamla; hiçbir şeyi olmayan ama hayatını gösterisine adamış, hayat olarak gösterisini yaşayan bir adamın mücadelesi. Soru şu: Nereye kadar bu rekabet sürecek?

The Prestige, rekabet dolu, karanlık, ölümcül bir bağlanım ve saplantı hikayesi. Christopher Nolan'ın en iyilerinden.


Hiç yorum yok: