Ne kadar gerçek o kadar hayal!

6 Mayıs 2011 Cuma

Karanlık Oda

Okumak istersiniz fakat yeni bir kitaba başlayamazsınız. Son okuduğunuz çok yormuştur sizi, boğazınıza takılıp kalmıştır. Buna "okuma tıkanması" denir. İstek var, niyet var ama güç yok. Okumayı sevenler için sıkıntılı bir durumdur bu. Motivasyonu sağlayacak, takılıp kalan parçayı söküp atacak ve sizi en başta etkileyip tıkanmayı sonlandıracak, su gibi akacak bir kitaba ihtiyaç var bu tip sendromlarda.


Karanlık Oda benim için böyle bir kitap oldu, daha kapağını görür görmez "bunu okumam lazım!"dedim. Pazarlamanın gücü...

Bir fotoğrafçı otobüste uyuyakalır ve son durakta iner. Bu sıradan mahallede çok garip iki gün geçirir ve olaylar gelişir. 

Bütün kitap boyunca son derece sıradan olaylar, mekanlar ve kişiler, hiç beklenmeyen gerçeküstü durumlara sebebiyet veriyorlar. Bir esnaf lokantasında, düşüncelerinizi okuyabilen garsonla mercimek çorbası içtiğinizi düşünebiliyor musunuz? 

Oturduğum yerden camdaki fosforlu harfleri tersten okuyarak bekledim. Birinin dışarıdan beni izlemekte olduğunu hissettim. Gözlerimi kısıp baktım. Kimse yoktu. Uykunun sersemliği yavaş yavaş dağılıyordu. Sessizce uzaklaşan garson biraz sonra dumanı tüten çorbayla döndü. Metal tabak üzerindeki metal kaseyi önüme bırakıp karşıma oturdu. Yan tarafta duran açık mavi plastik kutudan çeyrek ekmek alıp ucundan bir parça kopardım. Göz ucuyla da çorbadan çıkan dumanın ardında hareketsiz duran adama bakıyordum. Nefes alırken burnundan belli belirsiz ıslık sesleri yükseliyordu. Birkaç kaşık içtikten sonra kafamı kaldırıp karşımda oturmaya devam eden adama baktım.
" Rüyanın devamını anlatayım mı? "
" Anlamadım. " 
" Sen çorbanı iç güzel güzel , ben de sana rüyanın devamını anlatayım. "
" Şunu bitirip kaçacağım kardeşim. Ne rüyası, ne devamı? " 
" Otobüs şoförünün dürtmesiyle yarıda kesilen rüyanın devamı..."
" Telaşla çorbadan aldığım yudum boğazımı yaktı."
" Bunu düşünecektin abi, niye söyleyiverdin ki öyle? "
Bir anda tüm bedenim feci şekilde ürperdi.
" Hah işte şimdi oldu. Böyle içinden içinden... Sen iç abicim çorbanı; anlatıyorum ben. Bir yandan da beni dinle ama. Yazık günah değil mi? Niye yarım yamalak kalsın ki?

Bir arayışın; olanların, olmayanların, olamayacakların hikayesi. Karakter, başına gelenlerin nedenini ararken biz de karakterin kim olduğuna karar vermeye çalışıyoruz. Bu noktada kapağın ne kadar etkileyici, doğru ve ince düşünülmüş  olduğunu tekrar belirtmem lazım: Herhangi biri olabilecek kadar bulanık ama dikkatli baktıkça tanıdık gelen bir yüz. Acaba ismi ne?

Sinematografik bir anlatıma sahip Karanlık Oda. Alışveriş merkezi sahneleri, otobüs yolculuğu sekansı, sürrel mahalle ve tekinsiz lokanta... Benim için Ole Bornedal'ın çektiği bir film gibiydi. Soluk renkler, durgun görüntüler... 

Rahatsız eden, bazen korkutan, bazen güldüren bir roman Karanlık Oda.

Hiç yorum yok: