Etgar Keret İstanbul Film Festivali için buradaydı. Yaratıcı yazarlık çerçevesinde bir atölye de yönetti.
Bu kadar basit yazmasına rağmen nasıl bu kadar etkileyici olabiliyor? Soru bu! Cevabını düşünmek lazım...
Bence en önemli özelliği Orta Doğulu olması. İsrailli olması.
Biz genelde İsrail'i uzaktaymış, bizle pek alakası yokmuş gibi görmeye alışmışız. Mahallenin kötü çocuğudur bizim için. Maalesef doğrudur da bu. Politik konulara girmek istemiyorum sadece orada yaşamanın nasıl olduğunu düşünmeye çalışıyorum.
Bence bizden çok farklı değiller: Din, terör ve tüketim üçgeninde sıkışmış ve bunlarla senelerdir yoğurulmuş hayatlar.
Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü çok rahat okunan, kahkaha etkisine sahip gülümsemeler yaratan bir kitap.
Katzenstein
Etgar Keret
Cehennemde, kaynar su dolu bir kazana attılar beni. Etim için için yandı, derim su topladı, acı o kadar dayanılmazdı ki çığlıklarım dinmedi.Cennette olan bitenleri izleyebileceğin devasa ekranlar yerleştirmişlerdi her yere. Acı çek ve derdine yan, ekranı izle ve acı çek. Bir an için onu görür gibi oldum yanılmıyorsam, kriket ya da golf oynuyordu galiba. Gülümsemesini yakın çekime aldılar, hemen arkasından da sevişen bir çifte geçtiler.
Bir keresinde, seviştikten sonra, karım şöyle demişti: "Yedi yıldır onlar için çalışıyor, her hafta sonu eve iş getiriyorsun ve şimdi, sıra senin için bir şey yapmaya geldiğinde, terfi ettirmiyorlar. Neden, biliyor musun? Kendini pazarlamayı bilmiyorsun da ondan. Örnek olarak Katzenstein'ı al." Katzenstein'ı örnek aldım. Hayatım boyunca Katzenstein'ı örnek almıştım. Duş yapmak istiyordum fakat sıcak su yoktu. Su ısıtıcısı bozuktu. Soğuk duş yaptım onun yerine. Bahse girerim ki Katzenstein'ın güneş enerjili ısıtıcısı vardı.
Lisedeyken iftihar listesine giremezdim. Annem için çok önemliydi. İki gözü iki çeşme ağlar, bana bir yere varamayacağımı söylerdi. Bir keresinde ona kolay olmadığını, okulun ancak yüzde onunun, sadece gerçekten zeki çocukların listeye girebildiğini anlatmaya çalıştım. "Bugün bakkalda Miriam Katzenstein ile karşılaştım." dedi iç geçirerek. "Onun oğlu girmiş. Miriam Katzenstein'ın oğlu benim oğlumdan daha mı zeki? Hayır! Sadece daha çok çalışıyor. Ya sen? Bana inat yapıyor gibisin. Erkenden mezara sokacaksın beni."
Nereye gittiysem Katzenstein benimle kıyaslanmak üzere oradaydı. Sınıfta, mahallede, sahada, işte, her yerde. Katzenstein, Katzenstein, Katzenstein, Katzenstein. Dahi filan da değildi. Ortalama bir zekaya sahip sıradan bir tipti ve sporda da ortaydı. Benim gibi ama biraz daha iyi... Onda biraz daha iyi, bunda biraz daha iyi, şunda biraz daha iyi... Canı cehenneme.
İşten ayrılmak benim fikrimdi. Karımla birbirimizi yememize neden oldu ama sonunda razı geldi. Uzak bir kente taşındık ve sigorta pazarlamacısı olarak çalışmaya başladım. Başarılıydım. Yedi yıl kadar görmedim Katzenstein'ı. Her şey istediğim gibi gidiyordu, talihim açılmıştı. Oğlum doğdu. Sonra İsviçre'de yaşayan büyükbabam öldü ve bana bir sürü arazi bıraktı. Basel'den dönüş uçağında onu gördüm, birinci sınıfta oturuyordu. Artık çok geçti, uçak pistte hızlanmaya başlamıştı, çok uzun bir beş saat bekliyordu beni. Yanımda susmak bilmeyen bir haham oturuyordu ama söylediklerinin tek kelimesini bile duymuyordum. Beş saat boyunca gözlerimi Katzenstein'ın ensesinden ayırmadım. "Yaşadığın şu boş hayatı gözden geçir. Kof adamın tekisin. Değerlerin eksik." Haham günahlarıma ayna tutuyor, vaazını kutsal ayetlerle süslüyordu. Bir portakal suyu aldım. Katzenstein bir Jack Daniels ısmarladı. "Örnek olarak" dedi haham. Hayır, teşekkür ederim. Ayağa fırlayıp uçağın arkasına koştum. Hostes benden koltuğuma dönmemi istedi. Reddettim.
"İnişe geçmek üzereyiz efendim. Koltuğunuza dönüp kemerinizi bağlayın lütfen. Aynı..." Doğru, "aynı diğer yolcular gibi" diyecekti ama ben Katzenstein'ı gördüm gözlerinde. Kapının kolunu indirip omzumla zorladım. Dışarı emilirken hiç telaşa kapılmadım, dünyayı geride bırakmıştım.
İntihar hala büyük bir günah sayılıyor öte alemde. Yalvarıp yakardım onlara derdimi anlatabilmek için, dinlemediler ama. Beni cehenneme sürüklerlerken Katzenstein'ı gördüm. O ve uçağın diğer yolcuları onları cennete götürecek tur otobüsünün içinden bana el salladılar. Ben atladıktan on beş dakika sonra uçak yere çakılmıştı. Ender rastlanan bir arıza. Milyonda bir. Diğer yolcular gibi koltuğumda biraz daha otursaydım keşke. Katzenstein gibi örneğin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder