Filmi çekilemeycek romanların başında yer alan Life of Pi, Ang Lee tarafından uyarlandı. Bir cankurtaran sandalı ve kurtulan iki kazazede: Bir genç, bir de Bengal kaplanı nam-ı diğer Richard Parker...
Yapımın saygıyı hakkettiği kesin fakat beni tatmin etmediğini belirtmem lazım.Pek çok ayrı filmden ve hikayeden oluşan kolaj gibi bir yapısı vardı. Filmin açılışı Hindistan'da geçen bir Jean Pierre Jeunet eksantirikliğine sahip: Biraz Amelie biraz A Very Long Engagement hatta Micmacs. Devamında biraz Sucker Punch biraz da The Fall...
Filmin en temel eksiği açılışta ortaya koyduğu önermenin finalde kanıtlanmaması. Hatta önermenin yersiz, anlamsız kalması. İlk yarıda ısrarla üzerinde durulan, her dine mavi boncuk dağıtan inanç ekseni filmin ikinci yarısından itibaren önemini yitiriyor ve bence finaldeki dramı da azaltıyor ve törpülüyor. Romanda durumun nasıl olduğunu merak ediyorum.
Teknik olarak film kusursuzluğa yakın. Muhteşem görüntüler ve ses düşünmeye pek fırsat tanımadan insanı içine alıyor. Rengarenk bir rüya gibi...
Şu bir gerçek: The Fall ile pek çok nokta da birbirlerine benziyorlar fakat Life of Pi'nin sahip olduğu hikaye sonu itibariyle daha vurucu olmaya muktedir. Buna rağmen, ne yazık ki The Fall kadar etkileyici olamadı bence. Belki de bu benim kuşkucu ve zayıf inançlı karakterim yüzündendir. Bilemedim... Tree of Life'da da benzer bir durum olmuştu.
Sonuç itibariyle izlenmesi gereken bir film Life of Pi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder