Aldatma var, ölüm var, intikam var, aile sendromu var... Fakat bütün bunları bir tebessüm ile izliyorsunuz. The Descendants tipik bir Alexander Payne filmi.
Trajik bir kaza sonucu karısı komaya giren Matt King bu yetmezmiş gibi bir de aldatıldığını öğrenir. Filmde Matt King'in iki kızıyla beraber yeni hayatlarına hazırlanışını izliyoruz.
The Descendants tam bir karakter ve oyuncu filmi. George Clooney aynı Up in the Air ve Syriana'da olduğu gibi filmin kalbi. Alıştığımız mimikleri ve jestleri ile bir orkestra şefi gibi idare ediyor hem izleyiciyi hem filmi.
Alexander Payne her filminde olduğu gibi The Descendants'da da oyunculardan tam performans almayı başarmış. Genç oyuncular Shailene Woodley, Amara Miller ve Nick Krause'de buna dahil.
Bazen gerçekten ne anlattığınız değil nasıl anlattığınız daha önemlidir. Basit bir hikaye nasıl bu kadar etkileyici olabiliyor? Çok iyi düzenlenmiş bir senaryo var ortada, baba ve iki kız arasındaki dinamikler çok doğru ayarlanmış. Ablanın asiliği, küçük kardeşin ettiği küfürler, babanın olayların akışına hakim olamaması ve ne kadar doğru hareket etmek isterse o kadar batması... Bu ailenin yanına eklenmiş olan Sid ise tam bir katalizör karakter örneği: Yaptığı her hareket ile seyirciye verilmek istenen mesajı güçlendirerek ulaştırıyor.
Mekanlar ve müzikler o kadar iyi seçilmiş ki filmde en ufak bir kasvet oluşmasını engelliyor.
The Descendants, hüzünlendirdiğinde bile tebessüm ettirecek bazen kahkaha attıracak ama hepsinden önemlisi çıktığınızda mutlu edecek bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder