Zekasının yanında kirden, pislikten çekinmeyen; yumruklarını kullanmayı bilen Sherlock Holmes ilk görüşte aşk etkisi yaratmıştı. Guy Ritchie'nin temposu, Robert Downey jr. ile Jude Law ve bu aşk birleşince ilk film hem gişede hem de eleştirilere bakıldığında başarılı olmuştu ve devam kaçınılmazdı.
İlk filmde nişanlanan Dr. Watson'ın bekarlığa veda partisi ve düğünüyle başlıyor ikinci film. Sherlock ve büyük düşmanı Profesör Moriarty ne yazık ki balayılarını rezil ediyor. Sherlock ve Watson ilişkisinin evlilik temelli dinamikleri hikayenin en komik bölümlerini oluşturuyor, tren sekansı da bunun en güzel örneği. Guy Ritchie bütün hünerlerini yine göstermiş ve hatta RocknRolla'dan sonra müthiş bir dans sahnesi daha hazırlamış. Pek çok güzel yönü olan bir film Sherlock Holmes: A Game of Shadows.
Tahmin edebileceğiniz gibi bir "ama" ile devam edeceğim. Bütün artılarına rağmen doyurmayan bir film ile karşı karşıyayız. Bunun en temel sebebi Sherlock ile Moriarty arasındaki akıl oyunlarının seyirci tarafından anlaşılmasının imkansız olması. Bu tip senaryolarda temel prensip şudur: Seyirciye bulmacanın önemli parçalarını göster ama onları yanlış şekilde bağlamasını sağla! A Game of Shadows'da oyunu çözebilmek için gerçekten ya Sherlock Holmes ya da Moriarty zekasında olmak lazım!
Eğlenceli ve iyi vakit geçirmek için ideal bir film Sherlock Holmes: A Game of Shadows fakat kalıcı bir etkisinin de olmayacağı kesin. Dolayısıyla ilk görüşte başlayan bu aşk balayında bitmiş gibi gözüküyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder