Philip K. Dick'in hikayesinden uyarlanan Total Recall bir remake ile karşımızda. Yaratıcılığın ve üretimin zayıfladığı bu dönemde bilim-kurgu klasiği sayılabilecek bir eserin yeniden ele alınması kaçınılmazdı zaten. Soru şu: Böyle mi olmalıydı?
Elimizde ne var? Bol aksiyon, özel efektler, fena sayılmayacak bir atmosfer, güzel kadınlar... Gerisi çöp!
Burada tartışılması gereken kişi yönetmen koltuğunda oturan Len Wiseman. Sormak lazım: Underworld gibi duygusuz filmler yaptın, Die Hard'da John McClane'i bile batırdın. Bir fikri, bir duygusu olan böyle klasik bir hikayeyi nasıl bu hale getirebildin? Nasıl kıydın?
Philip K. Dick hikayelerinin DNA'sında gerçekliğin sorgulanması vardır. Paranoya vardır. Dinamikleri itibari ile devamlı şekil değiştiren sürprizler vardır.Gerçek ile hayal arasına sıkışmış, bir karar vermesi gereken protagonistler vardır. Yeni Total Recall'da bunlar son derece plastik kalmış ne yazık ki.
Film bir rüya sahnesi ile açılıyor: Son derece gerçekçi, adeta ben rüya değilim diye bağıran bir sahne. Kritik nokta burası zaten: Eğer böyle bir sahne çekerek filme başlamayı uygun görmüşse bir kişi ya hikayeyi hiç anlamamış demektir ya da yeni bir bakış açısı ile hikayeyi yorumlayacaktır. Bence ilk seçenek doğru gibi...
Sonuç olarak karşımızda fikirden ve duygudan arındırılmış, özel efektlere boğulmuş bir Total Recall var.